DAVA SÜRECINDE GECIKME FAIZINI DURDURMAK
Dünya Gazetesi / 22.6.2017
6183
sayili Kanunla kabul edilen bu ilke, borçlunun yani sira alacaklinin da
haklarini korumasi, bir baska deyisle hem alacaklinin hem de borçlunun
menfaatlerini dengelemesi ile adil bir yol olarak görülebilir.
Buna
karsilik borçlar hukukumuzda kural, daha kati ve alacakli lehinedir. Zira
borçlar hukukumuza göre, borçlu
tarafindan yapilacak kismi ödemelerin tamami, kural olarak öncelikle vadesi
gelmis faiz ve masraflara mahsup edilir (Borçlar Kanunu md. 100). Böylece borçlunun katlanacagi faiz yükü,
üzerinden faiz yürütülecek bakiye borç tutari daha fazla olacagindan, daha
yüksek tutarlarda olacaktir.
Öte yandan
mükellefler, Anayasamizin 2. maddesinde yer alan “hukuk devleti” ilkesi, 125.
maddesinde yer alan ve “idarenin her türlü islem ve eylemine karsi yargi
yolunun açik” oldugunu belirten hüküm ve 36. maddesinde düzenlenen hak arama
hürriyetlerine istinaden, kendileri ile ilgili her türlü vergilendirme islemine
karsi dava hakkina sahiptirler.
Vergi
Usul Kanunumuz 112. maddesinde ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilen
vergilerde, eksik ödenmis veya hiç ödenmemis verginin normal vade tarihinden
tahakkuk tarihine kadar geçen süre için, gecikme zammi oraninda gecikme faizi
alinmasi öngörülmüstür. Ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergilerin
mükelleflerince (veya sorumlularinca) dava konusu yapilmasi halinde ise gecikme
faizinin, ödeme yapilmamis kismina, verginin normal vade tarihinden yargi
organi kararinin teblig tarihine kadar geçecek süre için hesaplanmasi
öngörülmüstür (md. 112/3-c).
Bu
gecikme faizi idarece hesaplandiktan sonra, uygulamada 2. ihbarname veya 112
ihbarnamesi olarak anilan Vergi / Ceza ihbarnamesi ile mükellefe duyurulur. Bu
ihbarname, gecikme faizi açisindan tarh islemi niteligindedir. Dolayisiyla
gecikme faizinin yanlis hesaplandigi veya haksiz oldugu iddiasi ile bu islem
aleyhine dava açildiginda, islemin yürütmesi, Idari Yargilama Usulü Kanununun
27. maddesi uyarinca kendiliginden durur ve artik tahakkuk veya takip islemleri
olusturulamaz. Bu durumda faize faiz islemez.
Vergi
Usul Kanununun ayni maddesinde (fikra 3/son paragraf), “dava açilmasi nedeniyle
tahsili duran vergi ve cezalar mükellefler tarafindan istenildigi takdirde
davanin devami sirasinda da kismen veya tamamen ödenebilir” düzenlemesi de yer
almistir.
Görüldügü
gibi Vergi Usul Kanununun 112. maddesinin 3. fikrasinin son bendi, ikmalen,
re’sen veya idarece tarh edilen vergilere karsi dava hakkini kullanan
mükelleflere (veya sorumlulara), dava süresince gecikme faizi islemesini
durdurma amaciyla vergi aslini ödeme olanagi vermistir. Cezanin ödenmesine
gerek yoktur. Çünkü cezaya zaten gecikme faizi isletilmesi söz konusu degildir.
Bu olanak, mükellefler için,
davadan haksiz çikma ihtimaline göre kullanabilecekleri son derece önemli bir
haktir.
Öte yandan bu hak, hazineye de
yerine göre, dava bitmeden alacagina kismen de olsa kavusma olanagi
vermektedir. Mükelleflerce bu hakkin kullanimi, hazinenin de lehinedir.
Ancak mükellefin davasindan
hakli çikmasi halinde, para faizsiz olarak iade edilmektedir. Ödenen tutar,
dava süresince hazine tarafindan faizsiz olarak kullanilmaktadir. Isin bu yani
ise kuralin haksizligini ve adaletsizligini de ortaya çikarmaktadir. Bu durum
ayni zamanda mükellef haklarini da, Anayasaya aykiri sekilde ihlal etmektedir.
Her ne kadar Kanunda açikça
öngörülmemis olsa dahi, genel hükümler ve ilkeler uyarinca hazinenin (Kanunda
bir oran olmadigindan temerrüt faizi oraninda) faiz ödemesi gerekmektedir.
Vergi idaresi burada faiz ödenmemesine gerekçe olarak, yapilan ödeme tutarinin
gelir kaydedilmedigini, emanet hesaplarda bekletildigini ifade etmekteyse de,
yapilan ödeme tutarinin hangi hesaplara kaydedildigi meselesi mükellefin sorunu
degildir. Kaldi ki, alinan tutarlar hangi hesaplara kaydedilirse kaydedilsin
bir çekmecede ayri olarak bekletilen bir para olmayip, yine tasarruf
edilmektedir. Bu konunun 112. maddede yapilacak bir tadille düzenlenmesi
gerekmektedir.
Ikmalen,
re’sen veya idarece tarh edilen vergilere karsi dava hakkini kullanan ve Vergi
Usul Kanununun anilan düzenlemesi uyarinca ödemede bulunmak isteyen
mükelleflere taninan, sadece vergi aslina ve/veya vergi cezasina mahsuben ödeme
de bulunabilme olanagi, 6183 sayili Kanunda yer alan ve yukarida açikladigimiz
“ödemede oranti ilkesi”nin bir istisnasidir.
Ikmalen, re’sen veya idarece
tarh edilen vergilere karsi dava hakkini kullanan ve Vergi Usul Kanununun
anilan düzenlemesi uyarinca ödemede bulunmak isteyen mükelleflerin yapacaklari
–oranti ilkesine istisna olusturan- bu ödemelerini, bir dilekçe ile yapmalari
ve ödemelerini hangi borçlarina mahsuben yaptiklarini ve dava haklarini
kullandiklarini - mahkeme ve dosya numarasi ile - dilekçelerinde belirtmeleri
gerekmektedir. Zira aksi halde Idare, bu istisnai hakkin kullanilip
kullanilmadigini bilemeyeceginden tahsilati, 6183 sayili Kanun uyarinca orantilayarak
kabul edecektir. Öte yandan ödeme sirasinda VUK.’nun 112. maddesinde yazili
haklarini kullandiklarini belirtmeyenlerin ileride bunu ileri sürmeleri de hem
güç olacak hem de baskaca hukuki tartismalari da beraberinde getirecektir.