Vergi cezalarina genel bakis
Ancak yasa koyucu bu yetkisini kullanirken suç ve ceza arasindaki adil
dengenin korunmasina, öngörülen cezanin cezalandirmada güdülen amaci
gerçeklestirmeye elverisli ve ölçülü olmasina dikkat etmesi, belirlenen cezanin
insanlik haysiyetine aykiri ve zalimane olmamasi gerekir.
Cezalar ve ceza hükmü tasiyan kanunlarin bir bütün olarak
degerlendirilmesi, suç olarak belirlenen fillere verilen cezalarin da bir uyum
tasimasi gerekir. Bu açidan bakildiginda Vergi Usul Kanunu'nda (VUK) hürriyeti
baglayici ceza ile cezalandirilan fillere verilen cezalar, toplumda gerçek suç
olarak kabul edilen ve ceza kanununda sayilan fillere verilen cezalar
karsisindaki dengesizlik göstermektedir. Vergi suçlari ve kabahatlerine
uygulanan yaptirimlar, sadece diger kanunlarda yaptirimlanan fillerin cezalari
karsisinda dengesiz degil, ayni zamanda kendi içerisinde de çelisiktir.
Vergi Usul Kanunu'nda idari para cezasi yaptirimi uygulanabilmesi
(usulsüzlük ve özel usulsüzlük hariç), 344. maddede vergi ziyainin olusmasi
kosuluna baglanmistir. Vergi ziyai kavrami ise Kanunun 341. maddesinde kisaca
“vergi mükelleflerinin veya sorumlularinin vergiye iliskin ödevlerini tam veya
zamaninda yerine getirmemeleri dolayisiyla verginin geç veya eksik tahakkuk
ettirilmesi” olarak tanimlanmistir. Yani bu maddeye göre bir mükellefe 344. madde
uyarinca idari para cezasi verilebilmesi için, Hazine'nin vergi kaybinin
olusmasi gerekir. Vergi kaybi yoksa, idari para cezasi da olmaz.
Buna karsilik hürriyeti baglayici ceza ile cezalandirilan fillerin
islenmesinde durum farklidir.
Vergi Usul Kanunu'nun 359. maddesinin A fikrasinda, vergi kanunlarina göre
tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan; defter ve
kayitlarda hesap ve muhasebe hileleri yapmak, gerçek olmayan veya kayda konu
islemlerle ilgisi bulunmayan kisiler adina hesap açmak veya defterlere kaydi
gereken hesap ve islemleri vergi matrahinin azalmasi sonucunu doguracak sekilde
tamamen veya kismen baska defter, belge veya diger kayit ortamlarina kaydetmek,
defter, kayit ve belgeleri tahrif etmek, gizlemek veya muhteviyati itibariyle
yaniltici belge düzenlemek, bu tür belgeleri kullanmak suç olarak kabul
edilmistir.
359. maddenin (b) fikrasinda ise; defter, kayit ve belgeleri yok etmek veya
defter sahifelerini yok ederek yerine baska yapraklar koymak veya hiç yaprak
koymamak veya belgelerin asil veya suretlerini tamamen veya kismen sahte olarak
düzenlemek veya bu belgeleri kullanmak filleri suç olarak kabul
edilmistir.
Dikkat edilirse 359. maddenin bu fikralarinda sayilan suçlarda, suçun
olusumu bakimindan (çift defter tutmak hariç) “vergi ziyai” aranmamistir. Yani
suçun unsurlari arasinda, hazine nezdinde vergi kaybi yaratmak yoktur. Bu
düzenlemelere göre bir mükellef sahte belgeyi sahteligini bilmeden defterlerine
kaydetse, ancak daha sonra bunu fark edip beyannamesini verirken bu giderini
“kanunen kabul edilmeyen giderlere” alsa ve KDV’sini indirim konusu yapmasa
dahi, vergi kaybina yol açmamakla birlikte, vergi suçlusu kabul edilerek hapis
cezasi alabilecektir.
Nitekim Yargitay anlayisi da bu yöndedir. Yerlesik içtihada göre, bu
maddede yazili suçlar açisindan vergi ziyainin gerçeklesip gerçeklesmediginin
arastirilmasina gerek yoktur.
Idari para cezasi uygulanirken vergi kaybinin aranmasina karsilik,
hürriyeti baglayici ceza verilirken vergi kaybinin aranmamasi, Kanununun kendi
içerisinde tasidigi bir iç çeliski olarak karsimiza çikmaktadir. Bu
çeliskiler uygulamada ceza ve vergi mahkemeleri arasindaki, olmasi gereken
iliskiyi de koparmistir. Bu kopma sonucunda, kendisine üç kat idari para cezasi
kesilenler ve haklarinda suç duyurusu yapilanlarin davalarinda, anlasilmasi
mümkün olmayan sonuçlar olusmaya baslamistir. Örnegin idari para cezasi idari
yargida iptal edilmekle birlikte ceza yargisinda mahkûm olanlar veya tam tersi,
üç kat idari para cezasi kesinlesmekle birlikte ceza yargisinda beraat edenler
giderek çogalmaktadir.
Bu noktada haksizliklara yol açan bir diger noktada özellikle “kullanma” fillerinde “bilme” özel kastinin aranmamasidir. Açilan bir çok vergi ceza davasinda sanik mevkiine konulan yönetim kurulu üyelerinin, belgedeki kusuru bilme mevkiinde olmadiklari görülmektedir. Bu durumda bulunanlarin neticede beraat etmesi de, onlarin sanik mevkiine konulmasi ile zedelenen itibarlarini yerine getirmemektedir. Halen tartisilma ve gözden geçirilme asamasinda bulunan Vergi Usul Kanunu Tasari Taslagi'nda bu çeliski ve haksizliklarin giderilmesi inancindayim. Ancak maalesef taslak, halen yürürlükte bulunan Kanunun bu çeliskilerini ve yol açtigi haksiz uygulamalara yol açan yapisini aynen muhafaza
Taslagin ceza düzenlemelerinin bu açidan da gözden geçirilmesi, daha iyi
bir kanuna ulasma adina bence yerinde olacaktir.