T.C.
DANISTAY
4. DAIRE
E. 2014/3670
K. 2015/678
T. 4.3.2015
• VERGI INCELEME RAPORLARI UYARINCA
YAPILAN TARHIYATIN IPTALI ISTEMI ( Anayasa Mahkemesince Inceleme Tarihi
Itibariyla Olayda Kanuni Bir Belirsizlik Bulunmayip Maddi Olayin
Tanimlanmasinda Belirsizlik Oldugu - Dolayisiyla Ihlalin Sorumluluga Etkili
Olmadigi Sonucuna Varildigi/Karar Düzeltme Isteminin Reddi Gerektigi )
• VERGININ KANUNILIGI ( Anayasa
Mahkemesi Kararinin Düzeltilmesi Istenen Danistay Dördüncü Daire Kararinin Bu
Kapsamda Yeniden Degerlendirilerek Anayasa Mahkemesi'nin Mezkur Karari
Çerçevesinde Yorumlanarak Yeniden Bir Karar Verilmesini Gerektiren Bir Hukuki
Durum Olusturmadigi )
• KANUNI BELIRSIZLIK ( Vergi
Inceleme Raporlari Uyarinca Yapilan Tarhiyatin Iptali - Anayasa Mahkemesince
Inceleme Tarihi Itibariyla Olayda Kanuni Bir Belirsizlik Bulunmayip Maddi
Olayin Tanimlanmasinda Belirsizlik Oldugu/Karar Düzeltme Isteminin Reddi
Gerektigi )
• KARAR DÜZELTME ( 2577 S. IYUK'nun
54. Md. Hükmünde Danistay Tarafindan Verilen Yargisal Kararlar Hakkinda Bu
Maddede Yazili Sebeplerle Kararin Düzeltilmesinin Istenebilecegi - Karar
Düzeltme Dilekçesinde Ileri Sürülen Iddialarin Kanunda Belirtilen Hallerden
Hiçbirine Uymadigi )
2577/m.54
ÖZET : Dava, davaci bankanin çalisanlari adina, Türkiye Is
Bankasi Anonim Sirketi Mensuplari Munzam Sosyal Güvenlik ve Yardimlasma Sandigi
Vakfi'na yatirilan banka katilim payi üzerinden vergi kesintisi yapilmasi
gerektigi halde bu kesintinin yapilmadiginin vergi teknigi raporuyla tespiti
üzerine düzenlenen vergi inceleme raporlari uyarinca yapilan tarhiyata karsi
açilmistir. Anayasa Mahkemesince bireysel basvuru üzerine yapilan yargilama
mülkiyet hakkinin ihlal edilip edilmedigi noktasinda olup idari yargi merciince
incelenecek husus ise, Idari Yargilama Usulü Kanununun 2. maddesinde açiklanan
idari eylem veya islemlerden dolayi menfaatleri ihlal edilenler tarafindan
açilan iptal ya da tam yargi davalari üzerine davaya konu islem veya eylemin
hukuka uygun olup olmadiginin incelenmesi oldugu, dolayisiyla uyusmazlik konusu
vergisel islemin hukuka uygun olup olmadigina dair bulundugu, diger yandan ayni
kararda; ihlalin ve sonuçlarinin ortadan kaldirilmasi için yeniden yargilama
yapilmasinda hukuki yarar bulunmadigina da karar verilerek; Anayasanin 73.
maddesinin 3. fikrasinda yer alan verginin kanuniligi ilkesi geregi kanuni
düzende saglanmasi gereken öngörülebilirligin saglanmadigi sonucuna varildigi
gerekçesine yer verildigi, deginilen kararin; düzeltilmesi istenen Danistay
Dördüncü Daire kararinin bu kapsamda yeniden degerlendirilerek Anayasa
Mahkemesi'nin mezkur karari çerçevesinde yorumlanarak yeniden bir karar
verilmesini gerektiren bir hukuki durum olusturmadigi, inceleme tarihi
itibariyla olayda Kanuni bir belirsizlik bulunmayip maddi olayin
tanimlanmasinda belirsizlik oldugu, dolayisiyla ihlalin sorumluluga etkili
olmadigi sonucuna varilmistir. 2577 Sayili Idari Yargilama Usulü Kanununun 54. maddesinde, Danistay tarafindan verilen yargisal
kararlar hakkinda, bu maddede yazili sebeplerle kararin düzeltilmesinin
istenebilecegi belirtilmektedir. Karar düzeltme dilekçesinde ileri sürülen
iddialar, Kanunda belirtilen hallerden hiçbirine uymamaktadir.
Istemin Özeti : Danistay Dördüncü Dairesinin 24.12.2013 tarihli ve
E:2013/9144, K:2013/10479 Sayili kararinin, 2577 Sayili Idari Yargilama Usulü
Kanunu'nun 54. maddesi uyarinca düzeltilmesi istenilmektedir.
Savunmanin Özeti: Cevap verilmemistir.
Tetkik Hakimi Düsüncesi: Davaci kurum hakkinda yapilan
inceleme sonucu düzenlenen vergi teknigi raporundaki tespitler dayanak alinarak
düzenlenmis olan vergi inceleme raporlari uyarinca, farkli dönemler ve subeler
için ayni özellikteki maddi olay ve hukuki nedene dayali olarak yapilan
tarhiyata dair olarak açilan davalardan biri hakkinda, Vergi Mahkemesince
verilmis ve Bölge Idare Mahkemesi karariyla kesinlesmis olan karar üzerine
Anayasa Mahkemesine yapilan bireysel basvuru sonucu; Anayasa Mahkemesi'nin
21.2.2015 tarih ve 29274 Sayili Resmi Gazetede yayimlanan 12.11.2014 tarihli ve
B.N:2014/6192 Sayili karariyla; "yeniden yargilama yapilmasinda hukuki
yarar bulunmadigi, tarhiyat hakkinda mülkiyet hakki ihlali ve tahsil edilen tutarin
faiziyle birlikte tazminat olarak basvurucuya ödenmesine" karar
verildiginden, karar düzeltme isteminin kabul edilerek düzeltilmesi istenen
Daire karari kaldirildiktan sonra Vergi Mahkemesi kararinin sözü edilen Anayasa
Mahkemesi karari dikkate alinarak yeniden bir karar verilmek üzere bozulmasi
gerektigi düsünülmektedir.
TÜRK MILLETI ADINA
Hüküm veren Danistay Dördüncü Dairesince durusma
yapilmasina gerek görülmeyerek; davaci bankanin çalisanlari adina, Türkiye Is
Bankasi Anonim Sirketi Mensuplari Munzam Sosyal Güvenlik ve Yardimlasma Sandigi
Vakfi'na yatirilan banka katilim payi üzerinden vergi kesintisi yapilmasi
gerektigi halde bu kesintinin yapilmadiginin 23.11.2012 tarihli vergi teknigi
raporuyla tespiti üzerine düzenlenen vergi inceleme raporlari uyarinca yapilan
tarhiyata karsi açilan davada verilen kararin kesinlesmesi üzerine davaci
tarafindan mülkiyet ve adil yargilanma haklarinin ihlal edildigi ileri
sürülerek yapilan basvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi'nin 21.2.2015 tarih ve
29274 Sayili Resmi Gazetede yayimlanan 12.11.2014 tarihli ve B.N.2014/6192
Sayili karariyla; "... Bankanin degisik subeleri için ayni somut olaya
dayali olarak açilan davalarda, 193 Sayili Kanunun 61. maddesi çerçevesinde katki payi ödemelerinin ücret
olup olmadigi hususunun ayrintili bir sekilde ve tüm yönleriyle tartisildigi ve
gerek bölge idare mahkemelerinin çogu ve gerekse Danistayin Üçüncü ve Dördüncü
Dairelerince bu ödemelerin ücret olarak vergilendirilmesi gerektigi sonucuna
varildigi görülmektedir. Hukuk kurallarinin yorumlanmasi yetkisi derece
mahkemelerine ait oldugundan söz konusu ödemelerin ücret olarak kabulü gerektigi
sonucuna varilmakla birlikte, Anayasa Mahkemesince öncelikle ilgili derece
mahkemelerinin kararlarinda, uyusmazlik konusu vergilere dair vergilendirme
dönemi olan 2007 yilinda Banka katki payi ödemelerinin ücret olarak kabul
edilerek vergilendirilmesi gerektigi yönündeki degerlendirmelere esas alinan
kanun hükümlerinin, müdahalenin kanun tarafindan öngörülmüs olmasi kosulu
bakimindan degerlendirilmesi gerekmektedir. Basvuru dosyasi içeriginden ve
Bakanlik görüs yazisindan; 2012 yili öncesinde munzam sandiklara ödenen banka
katki paylarinin ücret olarak degerlendirilerek vergilendirilmelerine dair
idari bir düzenleme ya da uygulama olmadigi, dolayisiyla basvuru konusu olaya
benzer olaylarin yargiya intikal etmedigi ve yargisal bir içtihadin bulunmadigi,
vergi teknigi raporunda zikredilen Danistay içtihatlarinin dogrudan bu konuyla
ilgili olmadigi, 1974 yilinda kurulan ve halen faaliyetlerine devam etmekte
olan Vakfa, Bankanin çok sayida subesince katki payi ödemesi yapilmis olmasina
ve defalarca vergi denetimi yapilmasina ragmen bu hususun daha önceden dile
getirilmedigi, katki payi ödemelerinin ücret olarak degerlendirilmesi ve
vergiye tabi tutulmasina dair uygulamanin 2012 yilinda yapilan vergi incelemesi
sonucu düzenlenen vergi teknigi raporuna istinaden baslatildigi ve bu yöndeki
içtihadin, bu inceleme üzerine tarhedilen vergilere karsi açilan davalar
dolayisiyla Danistayin 2013 tarihli kararlariyla ortaya çiktigi
anlasilmaktadir. Öngörülebilirligin ancak 2013 tarihli Danistay Daire
kararlariyla söz konusu oldugunun anlasilmasi karsisinda basvuru konusu
vergilendirme isleminin dair oldugu vergilendirme dönemi itibariyle,
Anayasa'nin 73. maddesinin 3. fikrasinda yer alan verginin kanuniligi ilkesi
geregi kanuni düzeyde saglanmasi gereken öngörülebilirligin saglanamadigi,
kanun hükümlerindeki öngörülemezligin kanun alti idari uygulamalar ve
düzenlemeler veya yargisal içtihatlarla giderilemedigi, bu durumda basvurucu
tarafindan 2007 yilinda Vakfa ödenen katki paylarinin ücret sayilarak
vergilendirilmesine dair islemlerin, öngörülebilir kanuni dayanaginin
bulunmadigi anlasildigindan, vergi asillari bakimindan varilan sonuç
dolayisiyla vergi cezalari bakimindan ayrica degerlendirme yapilmasina gerek
görülmeyerek, Vakfa yaptigi katki payi ödemeleri üzerinden vergi ve ceza tahsil
edilmesi sebebiyle basvurucunun, Anayasa'nin 35. maddesinde güvence altina
alinan mülkiyet hakkinin ihlal edildiginin kabul edilmesi gerektigi"
gerekçesiyle mülkiyet hakki ihlali karari verilmis ise de; Anayasa Mahkemesince
bireysel basvuru üzerine yapilan yargilama mülkiyet hakkinin ihlal edilip
edilmedigi noktasinda olup idari yargi merciince incelenecek husus ise, Idari
Yargilama Usulü Kanununun 2. maddesinde açiklanan idari eylem veya islemlerden
dolayi menfaatleri ihlal edilenler tarafindan açilan iptal ya da tam yargi
davalari üzerine davaya konu islem veya eylemin hukuka uygun olup olmadiginin
incelenmesi oldugu, dolayisiyla uyusmazlik konusu vergisel islemin hukuka uygun
olup olmadigina dair bulundugu, diger yandan ayni kararda; ihlalin ve
sonuçlarinin ortadan kaldirilmasi için yeniden yargilama yapilmasinda hukuki
yarar bulunmadigina da karar verilerek;
Anayasanin 73. maddesinin 3. fikrasinda yer alan
verginin kanuniligi ilkesi geregi kanuni düzende saglanmasi gereken öngörülebilirligin
saglanmadigi sonucuna varildigi gerekçesine yer verildigi, deginilen kararin;
düzeltilmesi istenen Danistay Dördüncü Daire kararinin bu kapsamda yeniden
degerlendirilerek Anayasa Mahkemesi'nin mezkur karari çerçevesinde yorumlanarak
yeniden bir karar verilmesini gerektiren bir hukuki durum olusturmadigi,
inceleme tarihi itibariyla olayda Kanuni bir belirsizlik bulunmayip maddi
olayin tanimlanmasinda belirsizlik oldugu, dolayisiyla ihlalin sorumluluga
etkili olmadigi sonucuna varilarak geregi görüsüldü:
KARAR : 2577 Sayili Idari Yargilama Usulü Kanununun 54. maddesinde, Danistay tarafindan verilen yargisal
kararlar hakkinda, bu maddede yazili sebeplerle kararin düzeltilmesinin
istenebilecegi belirtilmektedir. Karar düzeltme dilekçesinde ileri sürülen
iddialar, Kanunda belirtilen hallerden hiçbirine uymamaktadir.
SONUÇ : Bu sebeple kararin düzeltilmesi isteminin reddine,
04.03.2015 gününde oyçokluguyla karar verildi.
X- KARSI OY :
Davaci banka çalisanlari adina Türkiye Is Bankasi
Anonim Sirketi Mensuplari Sosyal Güvenlik ve yardimlasma Sandigi Vakfi'na
yatirilan banka katilim payi üzerinden vergi kesintisi yapilmasi gerektigi
ileri sürülerek yapilan tarhiyatin kaldirilmasina dair mahkeme kararinin
Danistay Dördüncü Dairesince bozulmasi üzerine kararin düzeltilmesi
istenilmistir.
Davaci bankanin çalisanlari adina, Türkiye Is Bankasi
Anonim Sirketi Mensuplari Munzam Sosyal Güvenlik ve Yardimlasma Sandigi
Vakfi'na yatirilan banka katilim payi üzerinden vergi kesintisi yapilmasi
gerektigi halde bu kesintinin yapilmadiginin 23.11.2012 tarihli vergi teknigi
raporuyla tespiti üzerine düzenlenen vergi inceleme raporlari uyarinca yapilan
tarhiyata karsi açilan davada verilen kararin kesinlesmesi üzerine davaci
tarafindan mülkiyet ve adil yargilanma haklarinin ihlal edildigi ileri
sürülerek yaptigi basvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi'nin 21.2.2015 tarih ve
29274 Sayili Resmi Gazetede yayimlanan 12.11.2014 tarihli ve B.N.2014/6192
Sayili karariyla; "Bankanin degisik subeleri için ayni somut olaya dayali
olarak açilan davalarda, 193 Sayili Kanunun 61. maddesi çerçevesinde katki payi ödemelerinin ücret
olup olmadigi hususunun ayrintili bir sekilde ve tüm yönleriyle tartisildigi ve
gerek bölge idare mahkemelerinin çogu ve gerekse Danistayin Üçüncü ve Dördüncü
Dairelerince bu ödemelerin ücret olarak vergilendirilmesi gerektigi sonucuna
varildigi görülmektedir. Hukuk kurallarinin yorumlanmasi yetkisi derece
mahkemelerine ait oldugundan söz konusu ödemelerin ücret olarak kabulü
gerektigi sonucuna varilmakla birlikte, Anayasa Mahkemesince öncelikle ilgili
derece mahkemelerinin kararlarinda, uyusmazlik konusu vergilere dair
vergilendirme dönemi olan 2007 yilinda Banka katki payi ödemelerinin ücret
olarak kabul edilerek vergilendirilmesi gerektigi yönündeki degerlendirmelere
esas alinan kanun hükümlerinin, müdahalenin kanun tarafindan öngörülmüs olmasi
kosulu bakimindan degerlendirilmesi gerekmektedir. Basvuru dosyasi içeriginden
ve Bakanlik görüs yazisindan; 2012 yili öncesinde munzam sandiklara ödenen
banka katki paylarinin ücret olarak degerlendirilerek vergilendirilmelerine
dair idari bir düzenleme ya da uygulama olmadigi, dolayisiyla basvuru konusu
olaya benzer olaylarin yargiya intikal etmedigi ve yargisal bir içtihadin
bulunmadigi, vergi teknigi raporunda zikredilen Danistay içtihatlarinin
dogrudan bu konuyla ilgili olmadigi, 1974 yilinda kurulan ve halen
faaliyetlerine devam etmekte olan Vakfa, Bankanin çok sayida subesince katki
payi ödemesi yapilmis olmasina ve defalarca vergi denetimi yapilmasina ragmen
bu hususun daha önceden dile getirilmedigi, katki payi ödemelerinin ücret
olarak degerlendirilmesi ve vergiye tabi tutulmasina dair uygulamanin 2012
yilinda yapilan vergi incelemesi sonucu düzenlenen vergi teknigi raporuna
istinaden baslatildigi ve bu yöndeki içtihadin, bu inceleme üzerine tarhedilen
vergilere karsi açilan davalar dolayisiyla Danistayin 2013 tarihli kararlariyla
ortaya çiktigi anlasilmaktadir. Öngörülebilirligin ancak 2013 tarihli Danistay
Daire kararlariyla söz konusu oldugunun anlasilmasi karsisinda basvuru konusu
vergilendirme isleminin dair oldugu vergilendirme dönemi ( 2007 yili )
itibariyle, Anayasa'nin 73. maddesinin 3. fikrasinda yer alan verginin
kanuniligi ilkesi geregi kanuni düzeyde saglanmasi gereken öngörülebilirligin
saglanamadigi, kanun hükümlerindeki öngörülemezligin kanun alti idari
uygulamalar ve düzenlemeler veya yargisal içtihatlarla giderilemedigi, bu
durumda basvurucu tarafindan 2007 yilinda Vakfa ödenen katki paylarinin ücret
sayilarak vergilendirilmesine dair islemlerin, öngörülebilir kanuni dayanaginin
bulunmadigi anlasildigindan, vergi asillari bakimindan varilan sonuç
dolayisiyla vergi cezalari bakimindan ayrica degerlendirme yapilmasina gerek
görülmeyerek, Vakfa yaptigi katki payi ödemeleri üzerinden vergi ve ceza tahsil
edilmesi sebebiyle basvurucunun, Anayasa'nin 35. maddesinde güvence altina
alinan mülkiyet hakkinin ihlal edildiginin kabul edilmesi gerektigi"
gerekçesiyle mülkiyet hakki ihlali karari verilmis, ayrica yeniden yargilama
yapilmasinda hukuki yarar bulunmadigina ve tahsil edilen tutarin yasal faiziyle
birlikte tazminat olarak ödenmesine hükmedilmistir.
Dosyanin incelenmesinden, Anayasa Mahkemesi'nin sözü
edilen kararindaki maddi olay ile is bu dosyadaki maddi olayin ayni vergi
teknigi raporundaki tespitlere dayali olarak ve hukuki dayanagi ayni olmak üzere
sadece vergilendirme döneminde farklilik bulundugu görülmüs olup, Anayasa
Mahkemesi kararinda "mülkiyet hakkina vergi yoluyla yapilan müdahalenin
mesruiyetinin sorgulanabilmek için, kanun tarafindan öngörülmüs olma ölçütünün
alt ölçütleri olan "ulasilabilirlik" ve "öngörülebilirlik"
ölçütlerinin saglanip saglanmadiginin, bir diger deyisle kanuni dayanagin
mülkiyet hakki sahibi bakimindan ulasilabilir ve öngörülebilir olup olmadiginin
ve hak sahibinin hukuki güvenliginin saglanip saglanmadiginin tespit edilmesi
gerektigi, öngörülebilirliginin ise, hukuk kuralinin uygulanmasi halinde
dogabilecek sonuçlarin, önceden tahmin edilebilmesi anlamina geldigi; buna göre
öngörülebilirlik kosulunun saglandigindan söz edebilmek için, mülkiyet hakki
sahibi tarafindan hangi kosullarin gerçeklesmesi halinde mülkiyet hakkina
müdahale edileceginin önceden tahmin edilebilmesinin bilinebilmesi gerektigi,
bu çerçevede, verginin kanuniligi ilkesi geregi vergi yoluyla yapilacak
müdahalelerin temel dayanagi olan kanunlarin da, ilgili kisinin davranislarini
belirlemesi amaciyla, kolayca ulasabilecegi, gerektiginde profesyonel yardim
almak suretiyle de olsa anlayabilecegi, açik, net ve yeterince belirgin
nitelikte olmasi gerektigi; ancak her zaman, kanunlarda mutlak bir açikligin beklenemeyecegi,
bu sebeple, kanuni düzenlemelerde az veya çok belirsiz ifadeler bulunabilecegi
ve bu belirsizligin uygulamadaki yorumlarla giderilebileceginin kabul edildigi,
bu durumda kanuni düzenlemenin içeriginin ve kapsaminin kanun alti düzenlemeler
veya yargisal içtihatlarla açikliga kavusturuldugu, bir diger deyisle birey
açisindan belirliligin saglandigi durumlarda öngörülebilirlik kosulunun
karsilandigindan söz edilebilecegi, dosya içeriginden ve Bakanlik görüs
yazisindan;
2012 yili öncesinde munzam sandiklara ödenen banka
katki paylarinin ücret olarak degerlendirilerek vergilendirilmelerine dair
idari bir düzenleme ya da uygulama olmadigi, dolayisiyla basvuru konusu olaya
benzer olaylarin yargiya intikal etmedigi ve yargisal bir içtihadin bulunmadigi,
vergi teknigi raporunda zikredilen Danistay içtihatlarinin dogrudan bu konuyla
ilgili olmadigi, 1974 yilinda kurulan ve halen faaliyetlerine devam etmekte
olan Vakfa, Bankanin çok sayida subesince katki payi ödemesi yapilmis olmasina
ve defalarca vergi denetimi yapilmasina ragmen bu hususun daha önceden dile
getirilmedigi, katki payi ödemelerinin ücret olarak degerlendirilmesi ve
vergiye tabi tutulmasina dair uygulamanin 2012 yilinda yapilan vergi incelemesi
sonucu düzenlenen vergi teknigi raporuna istinaden baslatildigi ve bu yöndeki
içtihadin, bu inceleme üzerine tarhedilen vergilere karsi açilan davalar
dolayisiyla Danistayin 2013 tarihli kararlariyla ortaya çiktiginin anlasildigi;
öngörülebilirligin ancak 2013 tarihli Danistay Daire kararlariyla söz konusu
oldugunun anlasilmasi karsisinda basvuru konusu vergilendirme isleminin dair
oldugu vergilendirme dönemi ( 2007 yili ) itibariyle, Anayasa'nin 73.
maddesinin 3. fikrasinda yer alan verginin kanuniligi ilkesi geregi kanuni
düzeyde saglanmasi gereken öngörülebilirligin saglanamadigi, kanun
hükümlerindeki öngörülemezligin kanun alti idari uygulamalar ve düzenlemeler
veya yargisal içtihatlarla giderilemedigi, bu durumda basvurucu tarafindan
ilgili dönemde Vakfa ödenen katki paylarinin ücret sayilarak vergilendirilmesine
dair islemlerin, öngörülebilir kanuni dayanaginin bulunmadigi anlasildigindan,
vergi asillari bakimindan varilan sonuç dolayisiyla vergi cezalari bakimindan
ayrica degerlendirme yapilmasina gerek görülmeyerek, Vakfa yaptigi katki payi ödemeleri
üzerinden vergi ve ceza tahsil edilmesi sebebiyle basvurucunun, Anayasa'nin 35.
maddesinde güvence altina alinan mülkiyet hakkinin ihlal edildiginin kabul
edilmesi gerektigi" yönünde gerekçeye de yer verilmek suretiyle, verginin
kanuni ilkesi geregi kanuni düzeyde saglanmasi gereken öngörülebilirligin
saglanamadigi, kanun hükümlerindeki öngörülmezligin kanun alti idari
uygulamalar ve düzenlemeler veya yargisal içtihatlarla giderilemedigi hususu
vurgulanarak, incelenen dönemler için katki paylarinin ücret sayilarak
vergilendirilmesine dair islemlerin öngörülebilir kanuni dayanaginin
bulunmadigi, dolayisiyla öngörülebilirligin Danistay kararlariyla ortaya
çiktigi 2013 yilina kadar olan tarhiyatlarin öngörülebilir kanuni dayanaginin
bulunmadigi sonucuna varilmistir.
Açiklanan nedenlerle, karar düzeltme isteminin kabul
edilerek Dairemiz karari kaldirildiktan sonra Anayasa Mahkemesi karari uyarinca
bir karar verilmek üzere Vergi Mahkemesi kararinin bozulmasi gerektigi
görüsüyle karara karsiyim.
XX- KARSI OY :
Davaci kurumun kararin düzeltilmesi isteminin kabul
edilerek Daire karari kaldirildiktan sonra temyiz isteminin reddedilerek
Mahkeme kararinin onanmasi gerektigi oyu ile karara karsiyim.