Anayasa Mahkemesinin Haksiz Çikma Zammi Konusundaki Karari

01.01.0001 2750 görüntülenme YAZDIR

Anayasa Mahkemesinin Haksiz Çikma Zammi Konusundaki Karari
16 Mayis 2011

Anayasa Mahkemesinin 6183 sayili yasanin 58. maddesinin 5. fikrasinda düzenlenen haksiz çikma zamminin Anayasa’ya aykiri olmadigina iliskin karari asagidadir.

14 Mayis 2011 CUMARTESI
Resmî Gazete
Sayi : 27934

ANAYASA MAHKEMESI KARARI

Anayasa Mahkemesi Baskanligindan:

Esas Sayisi    : 2009/83

Karar Sayisi : 2011/29

Karar Günü  : 3.2.2011

ITIRAZ YOLUNA BASVURANLAR :

1- Istanbul 2. Vergi Mahkemesi         (Esas Sayisi: 2009/83)

2- Eskisehir 1. Idare Mahkemesi        (Esas Sayisi: 2010/34)

ITIRAZLARIN KONUSU : 21.7.1953 günlü, 6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanun’un  58. maddesinin besinci fikrasinin,  Anayasa’nin 2., 13., 36. ve 125. maddelerine  aykiriligi  saviyla iptali istemidir.

I- OLAY
6183 sayili Yasa geregince düzenlenip teblig edilen ödeme emirlerine karsi dava açan amme borçlularinin davalarinin ret edilmesi üzerine, reddolunan itiraza konu amme alacaklarinin  %10 miktardaki zamla birlikte tahsili için gönderilen ödeme emirlerinin iptali istemiyle açilan davalarda itiraz konusu kuralin Anayasa’ya aykiri oldugu kanisina varan Mahkemeler, iptali için basvurmuslardir.

II- ITIRAZLARIN GEREKÇESI

A- 2009/83 Esas Sayili Itirazin Gerekçe Bölümü Söyledir:

“Davaci vekili tarafindan 6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanunun 58. maddesinin 5. fikrasi geregince 2003/1 dönemi için 2 nolu ceza ihbarnamesi ile hesaplanan 7.099,48 TL tutarindaki haksiz çikma zamminin takibi amaciyla davaci adina düzenlenen 18.03.2009 tarih ve 2008 … 133686 takip numarali ödeme emrinin iptali istemiyle Sultanbeyli Vergi Dairesi Müdürlügü’ne karsi bakilmakta olan dava açilmistir.

Mahkememiz Hakimligi’nce yapilan incelemede, 6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanunun “Ödeme emrine itiraz” baslikli 58. maddesinin 5. fikrasinin Anayasa’nin 2. 13. ve 36. maddelerine aykiri oldugu kanaati olusmustur.

Mahkememiz Hakimligi’nin 23.07.2009 tarihli ara karari ile 6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanunun “Ödeme emrine itiraz” baslikli 58. maddesinin 5. fikrasinin Anayasa’nin 2. 13. ve 36. maddelerine aykiri oldugu görüsüyle Anayasa Mahkemesi Baskanligi’na basvurulmasi karari alindigi, Mahkememiz Hakimligi’nce Anayasa Mahkemesi Baskanligi’na basvurulmasi konusunda, varsa, iddia ve görüslerin Mahkememize bildirilmesi gerektigi hususu taraflara teblig olundugu, ara kararimiza taraflarca cevap verildigi, davaci vekilince, özetle, söz konusu haksiz çikma zamminin Anayasal bir hak olan hak arama özgürlügünü kisitlayici oldugu, idari islemlere karsi dava açilmasinin böyle bir cezai sartla sinirlandirilmamasi gerektigi, yargilamanin esit sartlarda yapilmasi önünde bir engel oldugu belirtilerek Istanbul 2. Vergi Mahkemesinin, 6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanunun 58. maddesinin 5. fikrasinin Anayasanin 2., 13. ve 36. maddelerine aykiri oldugu görüsüne katildiklarini, davali idarenin ise, özetle, amme alacaginin tahsilinin gecikmesinin önlenmesi ve hazinenin vergi kaybinin engellenebilmesi amaciyla düzenlenen söz konusu maddenin anilan fikrasinin Anayasaya aykiri olmadigi, bakilmakta olan davanin açilmasinda hak arama hürriyetine hiçbir müdahale olmadigi ileri sürülerek 6183 sayili Yasanin 58. maddesinin 5. fikrasinin Anayasa Mahkemesi’nde iptal istemine konu edilmesine gerek bulunmadigi görüsünde olduklari anlasilmistir.

Mahkememiz Hakimligi’nce Anayasaya aykirilik konusu ile ilgili olarak dava dosyasindaki bilgi ve belgeler incelenerek isin geregi düsünüldü:

1. UYUSMAZLIKTA UYGULANACAK KANUN MADDESI

6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanunun 55. maddesinde, amme alacagini vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarini ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmalari lüzumunun bir ödeme emri ile teblig olunacagi, 58. maddesi 1.  fikrasinda, kendisine ödeme emri teblig olunan sahsin böyle bir borcu olmadigi veya kismen ödedigi veya zamanasimina ugradigi iddiasi ile teblig tarihinden itibaren 7 gün içinde alacakli tahsil dairesine ait davalara bakan vergi mahkemesi nezdinde dava açabilecegi, 5. fikrasinda ise; itirazinda tamamen veya kismen haksiz çikan borçludan, hakkindaki itirazin reddolundugu miktardaki amme alacaginin %10 zamla tahsil edilecegi hükmü yer almaktadir.

6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsili Usulü Hakkinda Kanunun 58. maddesinin 5. fikrasinin Anayasa’nin 2. 13. ve 36. maddelerine aykiri oldugu düsünülmektedir.

2. KANUNUN AYKIRI OLDUGU DÜSÜNÜLEN ANAYASA MADDELERI:

2.1. ANAYASA’NIN 2’NCI MADDESI

Anayasa’nin “Cumhuriyetin Nitelikleri” baslikli 2’nci maddesinde, “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanisma ve adalet anlayisi içinde, insan haklarina saygili, Atatürk milliyetçiligine bagli, baslangiçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” hükmü öngörülmüstür.

2.2. ANAYASA’NIN 13’ÜNCÜ MADDESI

Anayasa’nin “Temel Hak ve Hürriyetlerin Sinirlanmasi” baslikli 13’üncü maddesinde, “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksizin yalnizca Anayasa’nin ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bagli olarak ve ancak kanunla sinirlanabilir. Bu sinirlamalar, Anayasanin sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykiri olamaz.” hükmü yer almaktadir.

2.3. ANAYASA’NIN 36’NCI MADDESI

Anayasa’nin “Hak Arama Hürriyeti” baslikli 36’nci maddesinin 1. fikrasinda, “Herkes, mesru vasita ve yollardan faydalanmak suretiyle yargi mercileri önünde davaci veya davali olarak iddia ve savunma ile adil yargilanma hakkina sahiptir.” düzenlemesi bulunmaktadir.

3. DOSYANIN INCELENMESI

Davanin konusunu, davaci vekili tarafindan 6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanunun 58. maddesinin 5. fikrasi geregince 2003/1 dönemi için 2 nolu ceza ihbarnamesi ile hesaplanan 7.099,48 TL tutarindaki haksiz çikma zamminin takibi amaciyla davaci adina düzenlenen 18.03.2009 tarih ve 2008 …133686 takip numarali ödeme emri olusturmaktadir

Dosyanin incelenmesinden; davaci tarafindan, adina yapilan vergi tahakkuk ve tarhiyatlarina karsi ayni dilekçe ile Istanbul 8. Vergi Mahkemesi’nin E: 2007/2286 sayili dosyasinda dava açildigi, Mahkemece, ihbarnamelere karsi ayri tahakkuklara karsi ayri dava açilmasi gerektiginden bahisle iki ayri dava açilmak üzere 20.09.2007 tarih ve K: 2007/2172 sayili kararla dilekçe ret karari verildigi ve davaciya 05.10.2007 tarihinde teblig edildigi halde yasal süresinden sonra dilekçenin yenilendigi gerekçesiyle Istanbul 8. Vergi Mahkemesi’nin 07.05.2008 tarih ve E: 2007/3054, K: 2008/1401 sayili ve E: 2007/3055, K: 2008/1402 sayili kararlari ile davalarin süre yönünden reddine karar verildigi ve temyiz edilmeksizin kesinlestigi, söz konusu amme alacaginin takibi amaciyla düzenlenen 27.09.2007 ve 06.07.2005 tarihli 14 adet ödeme emrine karsi Istanbul 8. Vergi Mahkemesinin E: 2008/481 sayili dosyasinda açilan davada ise; 06.07.2005 tarihli ödeme emirlerine konu amme alacaginin dava tarihinden önce ödendiginden idarece takipten kaldirildigi, 27.09.2007 tarihli ödeme emri içerigi amme alacaginin ise Mahkemelerinin E: 2007/3054 ve E: 2007/3055 sayili dosyalarinda açilan davalarin süre asimi yönünden reddedilmesi neticesinde kesinlestigi gerekçesiyle davanin takipten kaldirilan ödeme emirleri için karar verilmesine yer olmadigina kalan diger ödeme emirleri için ise 17.09.2008 tarih ve K: 2008/2521 sayili karar ile davanin reddine karar verildigi, is bu kararinda temyiz edilmeksizin kesinlestigi, bilahare 2007/3055 esas sayili dosyada uyusmazliga konu amme alacagi için 5736 sayili Yasa’dan faydalanmak amaciyla uzlasma talep edildigi ve 21.05.2008 tarihinde düzenlenen uzlasma tutanagi ile uzlasmaya varildigi, bu baglamda uzlasmaya konu amme alacaginin takibine devam edilmedigi, diger taraftan 2007/3054 esas sayili dosyada dava konusu edilen amme alacagi hakkinda uzlasma talebi olmamasi, vergi borcuna karsi açilan davanin süre ret karari ile sonuçlanmasi ve temyiz edilmeksizin kesinlesmesi, bu sebeple amme alacaginin takibi için düzenlenen ödeme emirlerinin Istanbul 8. Vergi Mahkemesinin 17.09.2008 tarih ve E: 2008/481, K: 2008/2521 sayili karar ile onanmasi üzerine, 6183 sayili Yasanin 58. maddesinin 5. fikrasi geregince ödeme emrine karsi dava açan davacinin itirazinda haksiz çiktigindan bahisle itiraza konu miktarin %10’u oraninda zam kesilmis ve bildirim niteliginde 2 nolu ceza ihbarnamesi düzenlenmis, ancak zamaninda ödenmeyen %10 zam nedeniyle Mahkememizde bakilmakta olan davaya konu ödeme emri düzenlenmis ve davaciya teblig edilmistir.

6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanunun 55. maddesinde, amme alacagini vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarini ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmalari lüzumunun bir ödeme emri ile teblig olunacagi, 58. maddesi 1. fikrasinda, kendisine ödeme emri teblig olunan sahsin böyle bir borcu olmadigi veya kismen ödedigi veya zamanasimina ugradigi iddiasi ile teblig tarihinden itibaren 7 gün içinde alacakli tahsil dairesine ait davalara bakan vergi mahkemesi nezdinde dava açabilecegi, 5. fikrasinda ise; itirazinda tamamen veya kismen haksiz çikan borçludan, hakkindaki itirazin reddolundugu miktardaki amme alacaginin %10 zamla tahsil edilecegi kurala baglanmistir.

4. ANAYASAYA AYKIRILIK VE ITIRAZ GEREKÇELERI

Türkiye Cumhuriyeti’nin bir “hukuk devleti” oldugu Anayasamizin 2’nci maddesinde açikça belirtilmistir. 2’nci maddeye göre, “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanisma ve adalet anlayisi içinde, insan haklarina saygili, Atatürk milliyetçiligine bagli, baslangiçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” seklinde hüküm yer almaktadir.

Anayasanin bu hükmünden de anlasilacagi üzere 1982 Anayasasi Türkiye Cumhuriyeti’nin “hukuk devleti” oldugu saptamasinda bulunmus, ancak “hukuk devleti” kavramini açiklamamis hatta gereklerinin neler olduguna deginmemistir.

Hukuk devleti kavramindan ne anlasilmasi gerektigine Anayasa Mahkemesi kararlari ile açiklik getirilmistir.

Nitekim, Yüksek Mahkeme bir kararinda hukuk devletini; “…bütün islem ve eylemlerinin hukuk kurallarina uygunlugunu baslica geçerlik kosulu sayan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayi amaçlayan ve bunu gelistirerek sürdüren, hukuku tüm devlet organlarina egemen kilan, Anayasa’ya aykiri durum ve tutumlardan kaçinan, insan haklarina saygi duyarak bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, Anayasa ve hukuk kurallarina bagliliga özen gösteren, yargi denetimine açik olan, yasalarin üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda oldugu temel hukuk ilkeleri ile Anayasa’nin bulundugu bilincinde olan devlettir…” olarak tanimlamistir (22.7.2008 gün ve E: 2008/64, K: 2008/129 sayili karar).

Yüksek Mahkeme bu kararinda “hukuk devleti”ni tanimlamaktan çok hukuk devletinin niteliklerine yer vermis, hukuk devletinin niteliklerinin neler oldugu hususunu, diger kararlarinda da oldugu gibi, hukuk devletine atif yaparken kullanmis bazen de bu niteliklere yenilerini eklemistir.

Hukuk devletinin saglamakla yükümlü oldugu hukuk güvenligi, kisilerin, hukuk düzeninin korunmasi altindaki haklarini elde edebilmeleri için her türlü önlemin alinmasini zorunlu kilar.

6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanunun 55. maddesinde, amme alacagini vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarini ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmalari lüzumunun bir ödeme emri ile teblig olunacagi, 58. maddesi 1.fikrasinda, kendisine ödeme emri teblig olunan sahsin böyle bir borcu olmadigi veya kismen ödedigi veya zamanasimina ugradigi iddiasi ile teblig tarihinden itibaren 7 gün içinde alacakli tahsil dairesine ait davalara bakan vergi mahkemesi nezdinde dava açabilecegi, 5. fikrasinda ise; itirazinda tamamen veya kismen haksiz çikan borçludan, hakkindaki itirazin reddolundugu miktardaki amme alacaginin % 10 zamla tahsil edilecegi kurala baglanmistir.

Kendisine ödeme emri teblig olunan amme borçlusu, teblig edildigi tarihten itibaren 7 gün içinde, “böyle bir borcun olmadigi”, “kismen ödendigi” veya “zamanasimina ugradigi” seklinde Kanunda sinirlandirilan nedenlerle Vergi ya da Idare Mahkemesi’nde dava açabilecektir. Ödeme emrine karsi açilan dava takip islemlerini durdurmayacak, dava konusu yapilan borç için teminat gösterildigi takdirde Mahkemece uyusmazlik hakkinda bir karar verilinceye kadar tahsil dairesince takip islemleri durdurulabilecektir. Takip islemlerinin durdurulmasi için bir baska yol ise amme borçlusunun ödeme emrine karsi açmis oldugu davada Mahkemeden yürütmenin durdurulmasini talep etmesidir. Mahkemece, idari islemin uygulanmasi halinde telafisi güç veya imkansiz zararlarin dogmasi ve idari islemin açikça hukuka aykiri olmasi sartlarinin birlikte gerçeklesmesi durumunda gerekçe  göstererek teminat karsiliginda veya teminat aranmaksizin yürütmenin durdurulmasina karar verebilecektir.

Ödeme emrine karsi dava açildiktan sonra davanin kaybedilmesi durumunda 6183 sayili Kanun’un 51. maddesi uyarinca ödeme emrine konu kamu alacagi için gecikme zammi islemeye devam etmektedir. Buna ilave olarak dava konusu yapilan toplam tutar üzerinden ayrica %10 haksiz çikma zammi hesaplanmaktadir. Amme borçlusunun kismen hakli kismen haksiz çikmasi durumunda ise haksiz çiktigi toplam tutar zerinden %10 haksiz çikma zammi hesaplanmaktadir.

Yukaridaki düzenlemelerin ve yapilan açiklamalarin birlikte degerlendirilmesinden; amme borçlusuna ödeme emri teblig edilmesinin takip islemlerini durdurmadigi, takip islemlerinin ancak teminat karsiliginda idarece veya açilacak bir dava sirasinda Mahkemece verilen yürütmenin durdurulmasi karari ile durdurulabilecegi, dolayisiyla Mahkemece yürütmenin durdurulmasina karar verilmedigi durumlarda yapilan yargilama sonucunda verilecek karara kadar takip islemlerinin herhangi bir sekilde etkilenmeyecegi açiktir. 6183 sayili Yasanin 58. maddesinin 5. fikrasi ile getirilen düzenlemenin amme alacaginin tahsilinin gecikmesini önlemeye yönelik oldugu düsünülecek olsa dahi yukarida bahsedilen durum karsisinda, ödeme emrine karsi açilacak dava, amme alacaginin takibine herhangi bir engel teskil etmemekte yani idari isleyisi ve amme alacaginin tahsil sürecini sekteye ugratmamaktadir.

Diger taraftan, ödeme emrine karsi açilan davalarda haksiz çikma zammi uygulamasiyla, mükelleflerin gereksiz yere dava açmalarinin önüne geçmek amaçlanmakta ise de bu konuda özel hukukta benzeri bir düzenleme 2004 sayili Icra ve Iflas Kanununda ilamsiz takipler için söz konusudur. Bu Kanun uyarinca teblig edilen ödeme emrine süresi içerisinde yapilan itiraz ayni Yasanin 66. maddesi geregince takibi kendiliginden durdurmakta, borçlu, borcun yalniz bir kismina itirazda bulunmussa takip, kabul ettigi miktar için devam etmektedir. Takip talebine itiraz edilen alacakli, itirazin tebligi tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye basvurarak, genel hükümler dairesinde alacaginin varligini ispat suretiyle Icra ve Iflas Kanununun 67. maddesine göre itirazin iptalini dava edebilir. Yine ayni Yasa’nin 67/2. maddesine göre ise, açilan davada borçlunun itirazinin haksizligina karar verilirse borçlu; takibinde haksiz ve kötü niyetli görülürse alacakli; diger tarafin talebi üzerine iki tarafin durumuna, davanin ve hükmolunan seyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblagin yüzde kirkindan asagi olmamak üzere, uygun bir tazminata mahkum edilir.

Özel hukuktaki bu düzenlemelerin kamu hukukundaki iptal istemine konu bu benzer düzenleme ile birlikte degerlendirilmesi sonucunda; Icra ve Iflas Kanunu uyarinca teblig edilen ödeme emrine süresi içerisinde yapilan itirazin ayni Yasanin 66. maddesi geregince takibi kendiliginden durdurmasina karsin 2577 sayili Yasanin 27. maddesine göre, Danistay’da veya idari mahkemelerde dava açilmasi halinde dava edilen idari islemin yürütmesi kendiliginden durmamaktadir. Bu yönüyle Icra Hukukunda öngörülmüs olan icra inkar tazminati düzenlenis amacina uygun düsmekte ve sahsi bir alacagin tahsilinin gecikmesi tazminat sayesinde önlenmeye çalisilmaktadir. Benzer bir sekilde 6183 sayili Yasa geregince takibi yapilan amme alacaklarinin tahsilinin gecikmemesi ve bu konuda gereksiz yere dava açilmamasi için bir tedbir niteliginde düzenlenen 58. maddesinin 5. fikrasinda öngörülmüs olan zam bu anlamda düzenlenis amacina uygun düsmemekte, keza 2577 sayili Yasanin 27. maddesi uyarinca zaten ödeme emri hakkinda dava açilmasi takip islemlerini durdurmamakta, idare açilan davada hüküm verilmeden önce de mahkemece yürütmenin durdurulmasi hakkinda verilecek karara göre takibe devam edebilmektedir. Bu durumda amme alacaginin geç tahsilinden söz edilemeyecektir.

Öte yandan, Icra Iflas Kanunu’nda tazminata ancak borçlunun kötü niyetli oldugu hallerde ve davasinin haksiz oldugu durumlarda, borçlunun durumuna göre kanunda belirtilen üst sinira kadar olmak kaydi ile hâkim tarafindan, diger tarafça talep edilmis olunmasi halinde hükmedilmektedir. Diger taraftan hâkime, alacaklinin haksiz çikmasi halinde alacakliyi da borçlu lehine ayni ödemeyi yapmaya mahkûm etme yetkisi taninmistir. Özel hukuk düzeni içerisinde esit taraflar arasinda haksiz ve kötü niyetli basvurulari cezalandirma amaci güden Icra Iflas Kanununun bu düzenlemesi gerek borçlu gerekse alacakli açisindan hukuki ve adil görünmektedir.

6183 sayili Kanunun 58. maddesinin 5. fikrasinda ise sadece davaci haksiz çikma zammi ödemekle yükümlü kilinmistir. Oysa ki idarenin yargilama asamasi sona erdikten sonra yargi kararina göre haksiz çikmasi her zaman ihtimal dahilinde olmasina ragmen, yapilan bu tek tarafli düzenleme ile esitlik ilkesine aykiri adalet ve hakkaniyet gereklerine de uygun olmayan sonuçlar dogmaktadir. Mahkemede taraf olarak karsi karsiya gelen 6183 sayili Yasada tanimli olan amme alacaklarinin takibine yetkili olan kamu idareleri ile amme borçlusu olan gerçek ve tüzel kisiler kamu hukuku alaninda esit degillerdir. Kamu idareleri tek tarafli ve kamu kudretine haiz biçimde islem tesis etmekte ve bu islemler bazen idari davalara konu olabilmektedir. Idari Yarginin varolusundaki sebepte zaten baslangiçta esit olmayan bu taraflar arasinda adil bir denge kurmaya yönelik girisimlerin sonucudur. Öyleyse, sonuçta Mahkeme karari üzerine haksizligina hükmedilen bir taraf var ise bu taraflar arasinda da dava sonuçlari bakimindan bir yasal esitlik saglanmalidir.

6183 sayili Yasanin 58. maddesi 5. fikrasi ile getirilen yasal düzenlemeye göre, haksiz çikma zammi, ödeme emri aleyhine açilan dava sonucunda haksiz çikan borçludan talep olunabilmektedir. Ancak bazen ödeme emrine karsi açilan dava uyusmazlik konusu olayda da oldugu gibi mahkemece isin esasina girilmeksizin ödeme emrine iliskin itiraz sebepleri incelenmeden usul hükümleri geregince reddedilmis olabilmektedir. Bu tip durumlarda dahi mevcut yasal düzenleme usul ve esas hakkinda verilmis mahkeme kararlari açisindan bir belirleme ve sinirlama yapmadigindan usul hükümleri geregince reddedilmis dava neticesinde idarece haksiz çikma zammi talep edilebilmektedir. Oysaki, bu tip durumlarda uyusmazligin esasini çözecek bir mahkeme karari ortada bulunmadigindan ve usul hükümleri geregince verilen Mahkeme karari ile de hakli veya haksiz olan tarafin ortaya çikmasi mümkün olamayacagindan söz konusu yasal düzenleme bu haliyle uygulamada tereddüte yol açmaktadir.

Bu anlamda, ödeme emrine karsi açilmis davalarin neticesinde, idarenin davacidan haksiz çikma zammi talep edebilmesi için mahkemece davanin esasina girilmek suretiyle davacinin haksizligina kanaat getirilmis ve davanin reddolunmus olmasi gerekmektedir. Örnegin, vergi mahkemesince ödeme emrine iliskin itiraz sebepleri incelenmeyerek ödeme emrine karsi açilan davanin süre asimindan reddedilmis olmasi halinde, davacinin davasinda haksiz çiktigindan söz edilemeyecektir. Böyle bir durumda ödeme emri aleyhine dava açmis olan davacinin davasinda haksiz çiktigi sebebiyle kendisinden haksiz çikma zammi talep edilememesi gerekmektedir. Ancak, haksiz çikma zammi hesaplanmasina iliskin olarak mevcut düzenlemede usul ve esastan verilecek mahkeme kararlari açisindan herhangi bir ayrima gidilmemistir.

Diger taraftan, idarenin ayni kökten dogan bir borç için asil borçludan dolayi asil borçlunun birden çok kanuni temsilcisine ayni anda takip yaptigi ve bu kisiler tarafindan da ayri ayri dava açilmak zorunlulugu hallerinde ayni konu için birden çok haksiz çikma zammi talebi gündeme gelebilmektedir. Çünkü, bu tür olaylarda borç tek kaynaktan çikmakta ve bu borç için birden çok kisiye ödeme emirleri teblig olunabilmektedir. Bu konuyla ilgili olarak Yasa maddesinde mükerrer uygulamaya yol açacak bu durumu engeller bir düzenleme yer almadigindan bu gibi hallerde haksiz çikma zammi ciddi bir cezaya dönüsebilmektedir.

Sonuçta; idarece tek tarafli olarak tesis edilen ödeme emrine karsi açilan ve takibin hiçbir safhasini durdurmayan ya da teminat karsiligi veya mahkemece verilecek yürütmenin durdurulmasi karari ile takibin engellenebildigi idari davalarda, çogu zaman ilanen teblig edilerek kesinlestirilen ihbarnameler nedeniyle kendisine ödeme emri gelene kadar borçtan haberdar olmayan amme borçlusunun içeriginde herhangi bir açiklama ve gerekçe bulunmayan ödeme emrine karsi henüz dava açmadan önce haksiz oldugunu bilebilmesi çogu zaman mümkün olamamakta, pek çok defa ödeme emri içerigi borç ile ilgili olarak borçlularin ulasamayacaklari bilgilere dava açma yoluyla ulasabilmeleri mümkün oldugundan ve davaci açisindan dava açilmaya gerek olup olmadigina iliskin kararin çogu zaman ancak dava açildiktan sonra ulasilabilen bilgiler sayesinde verilebilmesinden, ilk etapta hakli ve haksiz olanin belirlenebilmesi için dava açilmasi gerekli olabilmektedir. Bu yüzden dava açilmasindan önce amme borçlusunun baslangiçta haksiz oldugunu bildigi veya bilmesi gerektigi, dolayisiyla kötü niyetli olabilecegi genellemesinin yapilmasi ve özel hukukta var olan birtakim caydirici tazminatlara benzer ek mali yükümler getirmek suretiyle dava açilmasinin engellemesi yoluna gidilmesi kamu hukukuna özgü kurallar ve durumlar karsisinda uygun düsmemektedir.

6183 sayili Yasanin 58. maddesinin 5. fikrasi ile getirilen haksiz çikma zammi, hem amme borçlularini yargi haklarini kullanmaktan caydirici bir nitelige dönüsmüs ve dava açilmasi önünde engel bir durum halini almis hem de mahkemelerce verilecek ret kararlari açisindan bir sinirlandirma yapmadigi içinde usul ve esastan verilecek ret kararlarini haksiz çikma hususunda idarenin yeterli saymasina yol açmis ve her türlü ret karari sonrasinda haksiz çikma zammi alinmasina imkan tanimis olmaktadir. Bu durumda, söz konusu yaptirim tehdidi ile kisilerin yargi haklarini kullanmamalarinin tesvik edilmesi veya bu hakki kullanmaktan caydirilmasi ise Anayasa’nin 36. maddesinde düzenlenmis olan hak arama hürriyetini yine Anayasa’nin 13. maddesinde yer alan temel hak ve hürriyetlerin sinirlandirilmasinda dikkat edilmesi gereken ilkelerden olan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykiri olarak sinirlandirmakta ve Anayasa’nin 2. maddesinde düzenlenmis olmakla birlikte yine Anayasa Mahkemesi’nce çerçevesi çizilmis olan hukuk devleti ilkesinin gerçeklesme araci olan idari islemlerin yargi denetimine tabi olmasi ilkesini zedelemektedir. Üstelik sadece davacinin haksiz çikmasi halinde bu zammi ödemek durumunda kalmasi, hakli çikmasi halinde ise haksiz islem tesis eden idarenin zam veya tazminat ödemesinin yasada öngörülmemis olmasi da ayri bir esitsizliktir.

Anayasa’nin 36. maddesinde; “Herkes, mesru vasita ve yollardan faydalanmak suretiyle yargi mercileri önünde davaci veya davali olarak iddia ve savunma ile adil yargilanma hakkina sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçinamaz”, denilmektedir. Maddeyle güvence altina alinan dava yoluyla mahkemelerde hak arama özgürlügü, ayni zamanda temel hak niteligi tasimasinin ötesinde diger temel hak ve özgürlüklerden gereken sekilde yararlanilmasini ve bunlarin korunmasini saglayan en etkili güvencelerden birisini olusturmaktadir. Kisinin maruz kaldigi bir haksizlik veya idari isleme karsi hakliligini ileri sürüp kanitlayabilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargi mercileri önünde dava hakkini kullanabilmesidir.

Iptali istenilen düzenlemeyle, kendisine 6183 sayili Yasa uyarinca düzenlenip teblig edilen ödeme emrine karsi dava açan amme borçlusu davanin reddine karar verildigi durumlarda reddolunan miktardaki amme alacaginin davacidan %10 zamla birlikte tahsili gündeme gelecektir. Zaten mahkemece ret karari verilmesini müteakip yargilama asamasinda da islemeye devam eden 6183 sayili Yasa’nin 51. maddesi uyarinca talep edilecek olan ve amme alacaginin ödeme müddeti içinde ödenmeyen kismina vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için ayri ayri % 4 oraninda hesaplanacak gecikme zammi bile basli basina 58. maddenin 5. fikrasi ile getirilen düzenleme ile gereksiz yere dava açilmasini önleme amacini gerçeklestirmeye matuftur.

Hal böyle olunca, 6183 sayili Yasa geregince takibi yapilan amme alacaklarinin tahsilinin gecikmemesi ve bu konuda gereksiz yere dava açilmamasi için bir tedbir niteliginde düzenlenen 58. maddesinin 5. fikrasinda öngörülmüs olan zam ile dava açildigi takdirde ret ile sonuçlanmasi durumunda amme alacaginin %10 zamla tahsil edilecegi yolunda bir yaptirim tehdidi ile temel hak ve hürriyetlerden olan hak arama hürriyeti sinirlandirilmistir. Bu nedenle Anayasada yer alan hak arama hürriyetinin eksiksiz kullanilmasini engelleyecek nitelikteki 6183 sayili Yasanin 58. maddesinin 5. fikrasinda yer alan düzenlemenin Anayasa’nin 2., 13. ve 36. maddelerine aykiri oldugu düsünülmektedir.

Keza Anayasa Mahkemesi’nin konuyla ilgili bir kararinda; (Anayasa Mahkemesi’nin 28.03.2002 tarih ve E.2001/5, K.2002/42 sayili karari)

“Anayasa’nin 36. maddesinde; “Herkes, mesru vasita ve yollardan faydalanmak suretiyle yargi mercileri önünde davaci veya davali olarak iddia ve savunma ile adil yargilanma hakkina sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçinamaz”, denilmektedir. Maddeyle güvence altina alinan dava yoluyla hak arama özgürlügü, kendisi bir temel hak niteligi tasimasinin ötesinde diger temel hak ve özgürlüklerden gereken sekilde yararlanilmasini ve bunlarin korunmasini saglayan en etkili güvencelerden birisini olusturmaktadir. Gerçekten, karsilastigi bir suçlamaya karsi kisinin, kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldigi haksiz bir uygulama veya isleme karsi hakliligini ileri sürüp kanitlayabilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargi mercileri önünde dava hakkini kullanilabilmesidir. Kisilere yargi mercileri önünde dava hakki taninmasi, adil bir yargilamanin ön kosulunu olusturur.

Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi’nin adil yargilanma hakkinin düzenlendigi 6. maddesine iliskin Avrupa Insan Haklari Mahkemesi kararlarinda da, dava yoksa, adil, aleni ve gecikmesiz bir yargilamadan söz edilemeyecegi (Golder/Ingiltere, 21.2.1975, A 18, s 12, paragraf 37 (b)); mahkeme önünde hak arama yolunun fiilen yahut hukuken geçici de olsa kapatilmasinin veya kullanimini imkansiz kilan kosullara baglayarak sinirlanmasinin adil yargilanma hakkinin ihlali anlamina gelecegi (Airey/Irlanda, 9.10.1979, A 32, s. 12) belirtilmistir.

Itiraz konusu kuralla, kendisine 2464 sayili Belediye Gelirleri Kanunu uyarinca harcamalara katilma payi tahakkuk ettirilen bir mükellefin buna karsi dava açabilmesi, söz konusu payin yarisinin önceden ilgili belediyeye ödemesi sartina baglanmistir. Harcamalara katilma paylarina karsi dava açilabilmesinin böyle bir sarta baglanarak sinirlandirilmasinin, ilgili belediyelerin söz konusu gelirleri öncelikle tahsil ederek projelerini kisa sürede tamamlamalari ve bu konudaki dava sayisinin azaltilarak mahkemelerin is yükünün hafifletilmesi gibi kamu yararina yönelik nedenlere dayandirildigi anlasilmaktadir. Ancak Anayasa’nin 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklerin sinirlandirilmasi, Anayasa’nin ilgili maddelerinde özel sinirlandirma nedeni bulunmasina bagli tutulmustur. Anayasa’nin dava hakkinin düzenlendigi 36. maddesinde bu hakkin sinirlandirilmasi konusunda özel bir sinirlama nedenine yer verilmemistir. Bu nedenlerle, dava hakkinin sinirlandirilmasi Anayasa’nin 36. maddesine aykiridir.”

seklindeki gerekçe ile söz konusu Yasa maddesinin Anayasa’ya aykiri olduguna ve iptaline karar vermistir.

5. SONUÇ

Üstte yer verilen gerekçeler veri alindiginda uyusmazlikta uygulanacak Yasa maddesi olan itiraz konusu 6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanunun 58. maddesinin 5. fikrasinin Anayasa’nin 2., 13. ve 36. maddelerine aykiri oldugu kanaatine varilarak konunun incelenmesi için dosyadaki belgelerin onayli örneklerinin yer aldigi dosyanin Anayasa Mahkemesi Baskanligi’na gönderilmesine, 09.10.2009 tarihinde karar verildi.”

B- 2010/34 Esas Sayili Itirazin Gerekçe Bölümü Söyledir:

“2709 sayili Türkiye Cumhuriyeti Anayasasinin “Anayasaya Aykiriligin Diger Mahkemelerde Ileri Sürülmesi” baslikli 152’nci maddesinin birinci fikrasinda: “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykiri görürse veya taraflardan birinin ileri sürdügü aykirilik iddiasinin ciddi oldugu kanisina varirsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda verecegi karara kadar davayi geri birakir.” hükmü yer almaktadir.

2949 sayili Anayasa Mahkemesinin Kurulusu ve Yargilama Usulleri Hakkinda Kanun’un Itiraz Yoluyla Mahkemelerden gönderilecek isler Baslikli 28. maddesinde: “Bir davaya bakmakta olan mahkeme: (1) O dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya karar hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykiri görürse, bu yoldaki gerekçeli karari; veya, (2) taraflardan birinin ileri sürdügü aykirilik iddiasinin ciddi oldugu kanisina varirsa taraflarin bu konudaki iddia ve savunmalarini ve kendisini bu kaniya götüren görüsünü açiklayan karari; dosya muhtevasini mahkemece bu konu ile ilgili görülen belgelerin tasdikli örnekleri ile birlikte Anayasa Mahkemesi Baskanligina gönderir.” kuralina yer verilmistir.

Uygulanacak Yasa kurali, bakilmakta olan davayi yürütmeye, uyusmazligi çözmeye, davayi sona erdirmeye veya kararin dayanagini olusturmaya yarayacak kuraldir.

I- OLAY

Uyusmazlik, davacidan 6183 sayili Kanunun 58. maddesinin 5. fikrasina istinaden davacidan 827,44-TL haksiz çikma zammi istenilmesine iliskin 19/01/2009 tarih ve 20090119395071 sayili 2 No’lu ceza ihbarnamesinin iptali isteminden kaynaklanmaktadir.

Dosyada, 2002 ve 2003 yili “Dogrudan Gelir Destegi” ödemelerinden haksiz olarak yararlandigi gerekçesiyle davaci adina düzenlenen toplam 8.274,41 TL’lik 10/01/2008 tarih ve 1293 ve 1294 sayili ödeme emirlerine karsi dava açildigi, söz konusu davada Eskisehir 1. Idare Mahkemesinin 17/12/2008 gün ve E.2008/113, K.2008/1043 sayili karari ile davanin reddine karar verildigi, temyiz edilen bu kararin Danistay 10. Dairesinin 29/06/2008 günlü E:2009/2734, K:2009/7092 sayili karari ile onandigi, söz konusu karara istinaden ödeme emirlerine karsi açmis oldugu davanin reddedildigi gerekçesiyle davacidan itiraz konu hükme istinaden 827,44 TL tutarindaki haksiz çikma zammi istenildigi, bunun üzeri bakilan davanin açildigi görülmektedir.

Hakimligimizce, iptal isteminin incelenebilmesi için dava konusu isleme dayanak gösterilen 6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanun’un 58. maddesinin 5. fikrasinda yer alan “Itirazinda tamamen veya kismen haksiz çikan borçludan, hakkindaki itirazin reddolundugu miktardaki amme alacagi %10 zamla tahsil edilir.” hükmünün, yapilan degerlendirmede, Anayasa’ya aykiri oldugu kanaatine varilmistir.

II- IPTALI ISTENEN YASA HÜKMÜ

Itiraz konusu AMME ALACAKLARININ TAHSIL USULÜ HAKKINDA KANUN’un “Ödeme Emrine itiraz” baslikli 58.  maddesinde “Kendisine ödeme emri teblig olunan sahis, böyle bir borcu olmadigi veya kismen ödedigi veya zamanasimina ugradigi hakkinda teblig tarihinden itibaren 7 gün içinde alacakli tahsil dairesine ait itiraz islerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. Itirazin sekli, incelenmesi ve itiraz incelemelerinin iadesi hususlarinda Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik olunur.

Borcun bir kismina itiraz eden borçlunun o kismin cihet ve miktarini açikça göstermesi lazimdir, aksi halde itiraz edilmemis sayilir.

Itirazda bulunan borçlu bu kanuna göre teminat gösterdigi takdirde takip muamelesi itirazli borç miktari için ve itiraz komisyonunca bu hususta karar verilinceye kadar durdurulur.

Itiraz komisyonu bu itirazlari en geç 7 gün içinde karara baglamak mecburiyetindedir.

Itirazinda tamamen veya kismen haksiz çikan borçludan, hakkindaki itirazin reddolundugu miktardaki amme alacagi % 10 zamla tahsil edilir.

Itiraz komisyonlarinin bu konudaki kararlari kesindir.

Borcun tamamina bu madde geregince vaki itirazlarin tamamen veya kismen reddi halinde, borçlu ret kararinin kendisine tebligi tarihinden itibaren 7 gün içinde mal bildiriminde bulunmak mecburiyetindedir.

Borcun bir kismina karsi bu madde geregince vaki itirazlar mal bildiriminde bulunma müddetini uzatamaz,” hükmüne yer verilmistir.

III- ANAYASAYA AYKIRILIK NEDENLERI VE ILGILI ANAYASA MADDELERI

Madde 2- “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanisma ve adalet anlayisi içinde, insan haklarina saygili, Atatürk Milliyetçiligine bagli, baslangiçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”

Madde 36- “Herkes, mesru vasita ve yollardan faydalanmak suretiyle yargi mercileri önünde davaci veya davali olarak iddia ve savunma ile adil yargilanma hakkina sahiptir.

Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçinamaz.”

Madde 125 – “Idarenin her türlü eylem ve islemlerine karsi yargi yolu açiktir.”

“1- ITIRAZ KONUSU HÜKÜM ANAYASA’NIN 2. MADDESINE AYKIRIDIR.

Anayasanin 2. maddesinde, “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanisma ve adalet anlayisi içinde, insan haklarina saygili, Atatürk Milliyetçiligine bagli, baslangiçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” hükmü yer almaktadir.

Anayasa Mahkemesinin 2.10.2003 gün ve E.2003/73, K.2003/86 sayili kararinda, “Anayasanin 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarina dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve islemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu gelistirerek sürdüren, Anayasaya aykiri durum ve tutumlardan kaçinan, hukuku tüm devlet organlarina egemen kilan, Anayasa ve yasalarla kendini bagli sayan, yargi denetimine açik, Anayasanin ve yasalarin üstünde yasa koyucunun da bozamayacagi temel hukuk ilkeleri bulundugu bilincinde olan devlet” oldugu belirtilmistir.

Hukuk devleti ilkesinin tam olarak geçerli olabilmesinin en önemli kosulu vatandaslara hukuk güvenligi temelinde kendilerini yargi organlari önünde savunabilme gereklerinin tam olarak yerine getirebildigi bir Devletin algilanmasi gerekir.

Uyusmazlik konusu olayda oldugu gibi, idare tarafindan düzenlenen idari islemin yargi mercileri önünde dava edilebilmesi mümkün olmakla birlikte, söz konusu isleme karsi açilan davanin reddedilmesi halinde, hukuk devleti ilkesi geregince yargi mercileri önünde hakkini aramasi sonucunda, itiraza konu kural ile ayrica bir külfet altina girilmesine yönelik düzenleme nedeniyle kisilerin hukuk güvenligi temelinde kendilerini yargi organlari önünde savunabilme gereklerinin tam olarak yerine getirilemedigini göstermektedir.

2- ITIRAZ KONUSU HÜKÜM ANAYASA’NIN 36. MADDESINE AYKIRIDIR.

Hak arama özgürlügünü düzenleyen Anayasa’nin 36. maddesinde, “Herkes, mesru vasita ve yollardan faydalanmak suretiyle yargi mercileri önünde davaci veya davali olarak iddia ve savunma ile adil yargilanma hakkina sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçinamaz” denilerek yargi mercilerine davaci ve davali olarak basvurabilme ve bunun tabii sonucu olarak da kisinin yargi mercileri önünde iddia, savunma, adil yargilanma hakkina sahip oldugu güvence altina alinmis ve özel sinirlama nedenleri öngörülmemistir.

Kisinin karsilastigi bir suçlamaya karsi kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldigi haksiz bir eylem veya isleme karsi hakliligini ileri, sürüp kanitlayabilmesinin en etkili yolu, yargi mercileri önünde dava hakkini kullanabilmek ve bu davada hakliligini ortaya koyabilmektir.

Anayasa Mahkemesinin kararlarinda da belirtildigi üzere, hak arama özgürlügü, yalniz toplumsal barisi güçlendiren dayanaklardan biri degil, ayni zamanda bireyin adaleti bulma, hakki olani elde etme, haksizligi önleme ugrasinin da aracidir. Bu hakkin kullanilmasi, yerine getirilmesi olabildigince kolaylastirilmali, olumlu ya da olumsuz sonuç almayi geciktiren, güçlestiren engeller kaldirilmalidir.

Itiraza konu hüküm ile, kisilerin kendisine yönelik tesis edilen idari bir isleme karsi yargi yoluna basvurmalari halinde ve davanin reddedilmesi durumunda ayrica bir külfet altina alinmasina neden oldugu görüldügünden, söz konusu düzenlemenin, Anayasal bir hak olan  “Hak Arama Hürriyeti”ni zorlastiran, olumlu ya da olumsuz sonuç almayi güçlestiren ve belki de yok eden bir düzenleme oldugu sonucuna varilmistir. Bu hale göre itiraza konu hüküm Anayasanin 36. maddesinde yer alan “Hak Arama Hürriyeti”ne aykiri oldugu kanaatine varilmistir.

3- ITIRAZ KONUSU HÜKÜM ANAYASA’NIN 125. MADDESINE AYKIRIDIR.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasi’nin 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti oldugu belirtilmekte, ayni Anayasanin 125. maddesinin birinci fikrasinda da, “idarenin her türlü eylem ve islemlerine karsi yargi yolu açiktir.” denilmektedir.

Hukuk devleti, kisiye tüm hak ve özgürlükleri taniyip, bunlara saygi gösteren ve bu haklari koruyucu, adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve Anayasa’ya uyan bir devlet, demektir.

Hukuk devletinin dayandigi hukuki temellerden birisi ve belki de en önemlisi idarenin hukuka bagliliginin saglanmasidir. Bu da ancak Idarenin, Idare Hukuku sahasinda tesis ettigi islem ve eylemlere karsi Idari Yargi yolunun, Özel Hukuk hükümlerine göre yaptigi faaliyetlerine karsi ise Adli Yargi Yolunun açik tutulmasiyla mümkün olabilir.

Görüldügü gibi, Anayasanin 125. maddesinin birinci fikrasindaki “Idarenin her türlü eylem ve islemlerine karsi yargi yolu açiktir.” hükmü, hukuk devleti ilkesinin zorunlu bir sonucu olmaktadir. Hukuk devleti ilkesi uyarinca, idarenin her türlü eylem ve islemine karsi yargi yolunun açikliginin, yalnizca sekli olarak degil, ayni zamanda yargi yoluna basvurulmayi engelleyici, zorlastirici ve dava açmaktan caydirici olmasina yol açan hükümlerin konulmamasini da gerektirmektedir.

Itiraza konu 6183 sayili Kanunun 58. maddesinin 5. fikrasi uyarinca düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açildigi görülmekle birlikte, kendisine ödeme emri teblig edilen davacinin, söz konusu ödeme emrine dava açmasi ve bu davanin aleyhine sonuçlanmasi neticesinde, -uyusmazlik konusu olayda da oldugu gibi- amme alacaginin %10’u kadar zammin yeniden düzenlenecek bir ödeme emri ile istenilmesi halinde bunun dava konusu edilmesi durumunda buna karsi açilacak dava, ilk davanin reddedilmesi nedeniyle yargi yolunun sekli olarak açik oldugunu göstermektedir.

Ayrica, dava açmayi düsünen yani idarenin islem ve eylemine karsi yargi yoluna basvurmak isteyen sahislar, itiraz konusu kuralin varligi nedeniyle, yargi yoluna basvurmaktan vazgeçebilirler. Çünkü yargi yoluna basvurulmasi halinde açilan davanin reddi durumunda dava açmak isteyen sahislardan itiraz konusu hüküm nedeniyle ayrica % 10 gibi “haksiz çikma zammi” seklinde fazla bir tutar daha ödemesi istenilmektedir. Bu hükmün varligi, kisilerin yargi yoluna basvurmasini zorlastirici veya caydirici bir etki yaratmaktadir. Bu nedenle, itiraz konusu kural, Anayasanin 125. maddesinde yer alan, idarenin her türlü islem ve eylemine karsi yargi yolunun açik oldugu hükmüne aykiri oldugu kanaatine varilmaktadir.

V- SONUÇ

Açiklanan nedenlerle, Anayasa’nin 152. ve bir davaya bakmakta olan mahkemenin, o dava sebebiyle uygulanacak olan bir kanun hükmünün Anayasa’ya aykiri oldugu kanisina götüren görüsünü açiklayan karari ile Anayasa Mahkemesine basvurmasi gerektigini düzenleyen 2949 sayili Kanunun 28. maddesinin 2. fikrasi geregince, itiraza konu 6183 sayili Kanunun 58. maddesinin 5. fikrasinin Anayasa’nin 2., 36. ve 125. maddelerine aykiri oldugu kanaati ile iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine basvurulmasina, dava dosyasinin tüm belgeleriyle birlikte onayli suretinin dosya olusturularak karar asli ile birlikte Anayasa Mahkemesine sunulmasina, isbu karar asli ile dosya suretinin yüksek mahkemeye tebliginden itibaren bes ay beklenilmesine, bes ay içinde netice gelmezse mevcut mevzuata göre davanin görülmesine, 12/04/2010 talihinde karar verildi.”

III- YASA METINLERI

A- Itiraz Konusu Yasa Kurali
21.7.1953 günlü, 6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanun’un itiraz konusu kurali da içeren 58. maddesi söyledir:

“Ödeme emrine itiraz

MADDE 58- Kendisine ödeme emri teblig olunan sahis, böyle bir borcu olmadigi veya kismen ödedigi veya zamanasimina ugradigi hakkinda teblig tarihinden itibaren 7 gün içinde alacakli tahsil dairesine ait itiraz islerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. Itirazin sekli, incelenmesi ve itiraz incelemelerinin iadesi hususlarinda Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik olunur.

Borcun bir kismina itiraz eden borçlunun o kismin cihet ve miktarini açikça göstermesi lazimdir, aksi halde itiraz edilmemis sayilir.

(Mülga üçüncü fikra: 28/1/2010-5951/1 md.)

Itiraz komisyonu bu itirazlari en geç 7 gün içinde karara baglamak mecburiyetindedir.

Itirazinda tamamen veya kismen haksiz çikan borçludan, hakkindaki itirazin reddolundugu miktardaki amme alacagi % 10 zamla tahsil edilir.

Itiraz komisyonlarinin bu konudaki kararlari kesindir.

Borcun tamamina bu madde geregince vâki itirazlarin tamamen veya kismen reddi halinde, borçlu ret kararinin kendisine tebligi tarihinden itibaren 7 gün içinde mal bildiriminde bulunmak mecburiyetindedir.

Borcun bir kismina karsi bu madde geregince vâki itirazlar mal bildiriminde bulunma müddetini uzatamaz.”

B- Dayanilan Anayasa Kurallari

Basvuru kararlarinda, Anayasa’nin 2., 13., 36. ve 125. maddelerine dayanilmistir.

IV- ILK INCELEME
Anayasa Mahkemesi Içtüzügü’nün 8. maddesi uyarinca, 2009/83 Esas sayili dosyanin 5.11.2009, 2010/34 Esas sayili dosyanin ise 13.5.2010 tarihlerinde yapilan ilk inceleme toplantilarinda, dosyalarda eksiklik bulunmadigindan isin esasinin incelenmesine oybirligiyle karar verilmistir.

V- BIRLESTIRME KARARI

21.7.1953 günlü, 6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanun’un  58. maddesinin besinci fikrasinda yer alan “Itirazinda tamamen veya kismen haksiz çikan borçludan, hakkindaki itirazin reddolundugu miktardaki amme alacagi % 10 zamla tahsil edilir.” kuralinin iptaline karar verilmesi istemiyle yapilan itiraz basvurusuna iliskin davanin, aralarindaki hukuki irtibat nedeniyle 2009/83 esas sayili dava ile birlestirilmesine, 2010/34 esas sayili dosyanin esasinin kapatilmasina, esas incelemenin 2009/83 esas sayili dosya üzerinden yürütülmesine, 13.5.2010 gününde oybirligiyle karar verilmistir.

Vl- ESASIN INCELENMESI
Basvuru kararlari ve ekleri, isin esasina iliskin rapor, itiraz konusu Yasa kurali, dayanilan Anayasa kurallari ve bunlarin gerekçeleri ile diger yasama belgeleri okunup incelendikten sonra geregi görüsülüp düsünüldü:

Basvuru kararlarinda, idare tarafindan düzenlenen bir idari islem niteligindeki ödeme emrinin yargi mercileri önünde dava edilebilmesi mümkün olmakla birlikte, itiraz konusu kural ile ödeme emrine karsi açilan davanin reddi hâlinde öngörülen haksiz çikma tazminatinin, bir sinirlandirma yapilmaksizin her türlü red karari sonrasinda alinmasina imkân verilmesi nedeniyle kisilerin yargi yoluna basvurmasini zorlastirici ve caydirici bir etki yarattigi, söz konusu yaptirim tehdidi ile hak arama özgürlügünün engellendigi, hukuk devleti ilkesinin gerçeklesme araci olan idarî islemlerin yargi denetimine tâbi olmasi ilkesinin zedelendigi belirtilerek kuralin Anayasa’nin 2., 13., 36. ve 125. maddelerine aykiri oldugu ileri sürülmüstür.

Itiraz konusu kuralda, kamu alacagi ile ilgili kendisine ödeme emri teblig edilen borçlunun itirazinda tamamen veya kismen haksiz çikmasi hâlinde hakkindaki itirazin reddolundugu miktardaki kamu alacaginin %10 zamla tahsil edilecegi öngörülmektedir.

Anayasa’nin 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve islemleri hukuka uygun, insan haklarina saygili, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu gelistirerek sürdüren, Anayasa’ya aykiri durum ve tutumlardan kaçinan, Anayasa ve hukukun üstün kurallariyla kendini bagli sayan, yargi denetimine açik olan devlettir.

Anayasa’nin “Hak arama hürriyeti” baslikli 36. maddesinin birinci fikrasinda, “Herkes mesrû vasita ve yollardan faydalanmak suretiyle yargi mercileri önünde davaci veya davali olarak iddia ve savunma ile adil yargilanma hakkina sahiptir” denilerek yargi organlarina davaci ve davali olarak basvurabilme ve bunun dogal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargilanma hakki güvence altina alinmistir. Maddeyle güvence altina alinan dava yoluyla hak arama özgürlügü, kendisi bir temel hak niteligi tasimasinin ötesinde, diger temel hak ve özgürlüklerden gereken sekilde yararlanilmasini ve bunlarin korunmasini saglayan en etkili güvencelerden birisidir. Kisilere yargi mercileri önünde dava hakki taninmasi adil bir yargilamanin ön kosulunu olusturur.

Anayasa’nin 125. maddesinde de; “Idarenin her türlü eylem ve islemlerine karsi yargi yolu açiktir.”  denilmektedir.

6183 sayili Yasa’nin 1. maddesine göre kamu alacaklari, Devlete ve diger kamu tüzel kisilerine ait vergi, resim, harç, mahkeme masrafi, vergi cezasi, para cezasi, gecikme zammi ve gecikme faizi gibi alacaklardir. Kamu alacaklari kamu hizmetlerinin ifasinda kullanildigindan tahsilinde öncelik ve ayricalik taninmistir. 6183 sayili Yasa’nin esasi, vergiler basta olmak üzere kamu alacagini güvence altina almak ve ödenmedigi taktirde kamu alacagini zora dayanarak, Devlet gücü ve memurlari eliyle tahsil etmektir. Itiraz konusu kural ile yapilan düzenleme de kamu alacaginin mümkün oldugunca kisa sürede tahsiline yöneliktir.

Kamu alacagini ödemekle yükümlü olan borçlunun, bu alacak ile ilgili ödeme emri çikartilmasi asamasina gelmeden alacagin esasina iliskin yargi mercilerine basvurma hakki bulunmaktadir. Özel yasasinda hüküm bulunan hâllerde ödeme vadesinde, yoksa 6183 sayili Yasa’nin 37. maddesine göre tebligden itibaren bir aylik süre içinde yargi yerlerine basvurarak kamu alacaginin esasi dava konusu edilebilecektir. Ödeme emri çikartilmadan önce kamu alacaginin esasina iliskin hukuki sakatlikla ilgili iddialarin borçlunun talep etmesi hâlinde yargi denetiminden geçtigi ya da borçlu dava yoluna gitmeye gerek görmedigi için itirazsiz kesinlesmis oldugu açiktir. 6183 sayili Yasa’nin 58. maddesinin birinci fikrasina göre bu asamada ödeme emrine itiraz hâlinde mahkeme davayi sirf tahsile iliskin olarak, böyle bir borcun olmadigi, borcun kismen ödendigi ve borcun zamanasimina ugradigi nedenleriyle sinirli olarak inceleyebilecektir.

Itiraz konusu kural, kamu alacaklari için özel bir takip ve tahsil esasini düzenleyen 6183 sayili Yasa’nin öngördügü süratli ve etkin takip ve tahsilatin saglanmasina yöneliktir. Öte yandan bireylerin idarenin faaliyetlerine karsi korunmasi, adaletin saglanmasi ve hukuk devleti ilkesinin geçerli olabilmesi için idarenin her türlü eylem ve islemlerinin yargi denetimine tâbi olmasi gerekmektedir. Itiraz konusu kural ile ödeme emrine karsi itirazin reddi durumunda haksiz çikma tazminati kosulu bulunmakla birlikte idarenin yapmis oldugu islemler yargi denetimi kapsamindadir. Kamu borçlusu ödeme emrinin tebliginden önce kamu alacaginin esasi hakkinda yargi yoluna basvurabilecegi gibi, itiraz konusu kural ile ödeme emrinin tebliginden sonra da tahsile iliskin olarak dava açabilme olanagina sahiptir. Ayrica, kisilerin davaci veya davali olarak, yargi mercileri önünde sahip olduklari anayasal haklar engellenmemis; idari bir islem niteliginde olan kamu alacagi ile ilgili ödeme emrine karsi yargi yolu kapatilmamis; mahkemeler, bu islemlerle ilgili açilmis olan davalari inceleyerek gerekli kararlari vermekten alikonulmamistir. Bu nedenle kuralin hak arama özgürlügünü engelleyen bir yönü bulunmamaktadir.

Açiklanan nedenlerle itiraz konusu kural Anayasa’nin 2., 36. ve 125. maddelerine aykiri degildir. Itirazin reddi gerekir.

Kuralin  Anayasa’nin 13. maddesiyle ilgisi görülmemistir.

VII- SONUÇ

1- 7.5.2010 günlü, 5982 sayili Türkiye Cumhuriyeti Anayasasinin Bazi Maddelerinde Degisiklik Yapilmasi Hakkinda Kanun uyarinca, 2949 sayili Anayasa Mahkemesinin Kurulusu ve Yargilama Usulleri Hakkinda Kanun ile ilgili gerekli düzenlemeler yapilmadan, Mahkeme’nin çalisip çalisamayacagina iliskin ön meselenin incelenmesi sonucunda; Mahkeme’nin çalismasina bir engel bulunmadigina, Fulya KANTARCIOGLU, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Zehra Ayla PERKTAS ile Celal Mümtaz AKINCI’nin, gerekçesi 2010/68 esas sayili dosyada belirtilen karsioylari ve OYÇOKLUGUYLA,

2- 21.7.1953 günlü, 6183 sayili Amme Alacaklarinin Tahsil Usulü Hakkinda Kanun’un 58. maddesinin besinci fikrasinin Anayasa’ya aykiri olmadigina ve itirazin REDDINE, OYBIRLIGIYLE,

3.2.2011 gününde karar verildi.

 Baskan

Hasim KILIÇ
Baskanvekili

Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Üye

Fulya KANTARCIOGLU
Üye

Ahmet AKYALÇIN
Üye

Mehmet ERTEN
Üye

Fettah OTO
Üye

Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye

Serruh KALELI
Üye

Zehra Ayla PERKTAS
Üye

Recep KÖMÜRCÜ
Üye

Alparslan ALTAN
Üye

Burhan ÜSTÜN
Üye

Engin YILDIRIM
Üye

Nuri NECIPOGLU
Üye

Hicabi DURSUN
Üye

Celal Mümtaz AKINCI
Üye

Erdal TERCAN